🐙 Basketbol Ile Ilgili Ingilizce Cümleler
Playbasketball ile ilgili olumlu cumleler.. Idea question from @Ilknur2467 - Ortaokul - Ingilizce. Novel Articles Register ; Sign In ; Search. Ilknur2467 @Ilknur2467. January 2020 1 31 Report. Play basketball ile ilgili olumlu cumleler. ybnk05 I play basketball in my lesiure time
Önemliolan müziğin dilini şarkısını hissetmek. Bu bana büyük mutluluk veriyor. Sadece mükemmel piyano çalmak bana mutluluk vermezdi. - Fazıl Say. Müzik ve ritm, yollarını ruhun gizli köşelerinde bulurlar. - Eflatun. Müzik; Esrarengizliğin içinde yaşayabileceğimiz en güzel deneyimdir. - Albert Einstein. Türk musıkisini
Superlativeile ilgili cümleler. Jack is the tallest boy in our class. My room is the smallest room in our house. Venus is the brightest planet in the solar system. Ronaldo is the most talented player in the world. December 21st is the shertest day of the year. Konya is the largest city in my country.
DAşağıda verilen durumlardan “must/ mustn’t/must have/mustn’t have” kullanarak olasılık anlamı taşıyan cümleler oluşturunuz: 1 She was a supermodel. (ugly) _____ 2 They have five houses. (rich) _____ 3 He plays basketball for Turkey. (tall) _____ E- Aşağıda verilen cümlelerden “Neither.nor” kalıbını kullanarak
6Temmuz emekli zammı ile yeni maaş tablosu! Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü, 20222023 akademik yılında yüzde 30
Haberlerve tekliflerimize kaydolun. Eurosport şirketler ailesinin ürün ve hizmetleri hakkında haber ve pazarlama bilgileri göndermesini kabul ediyorum.
English Giriş yap Üye ol. Göster. Popüler Oranlar Futbol Basketbol Tenis. Daha fazla bilgi için; Bets10 Hakkında sayfasına göz atabilir ve destek@ adresi üzerinden bizlerle iletişime geçebilirsiniz. Bets10, Malta Gaming Authority (MGA) tarafından MGA/B2C/196/2010 (1 Temmuz 2028) numarasıyla
Ug0IrxK. By Last updated February 9, 2019 Arkadaşın “you can’t teach an old dog new tricks” der. Ve sen de “Nasıl yani? Köpekler de nereden çıktı. Ne demek istiyor?” diye düşünürsün. İşte biraz önce hayvanlarla ilgili bir söz duydun. Ve bu çok sayıdaki deyimden sadece biri. Hayvanlarla ilgili İngilizce cümleler bilgini hayvanlarla ilgili deyimler ile geliştir. Arkadaşların bunları gelecekte kullandığı zaman aklın karışmaz ve kendini İngilizce ifade etmenin yeni ve eğlenceli bir yolunu bulursun. İngilizce deyimler nedir? Deyim bir tür mecazlı dil kullanımıdır. Mecazlı bir ifade, anlamı ile tümce içindeki sözcükler arasında hiçbir ilişki bulunmayan bir ifadedir. Bir görüş ya da hissi paylaşmak için yaratıcı tanımlar kullanırlar. Deyimleri öğrenmek ve anlamak her zaman kolay değildir. Bunları öğrenmenin tek yolu onları dinlemek ve anlamının açıklanmasını istemektir. Tıpkı anadili İngilizce olan bazı yetişkinler gibi deyimler çocukların da aklını sık sık karıştırır! Her zaman yeni deyimler öğreniriz ve yenilerini uydururuz, dolayısıyla da bir sözün anlamını anlamadıysan bunu sormaktan çekinme. İngilizcede neden deyimler kullanılır? Deyimler kullanarak neden işleri zorlaştırıyoruz? Elbette, konuşmanın eğlenceli bir yolu olduğu için! Kendini yepyeni bir şekilde ifade etmenin bir yolunu bulursun. Her dil ve kültürün kendi deyimleri vardır. İngiltere’de yaygın olan deyimler, Amerikalılara Amerika’da yaygın olanlar da İngilizlere yabancı gelebilir. Türkçede de bazı deyimler kullanıyor olmalısın. Aklına gelen var mı? Download This blog post is available as a convenient and portable PDF that you can take anywhere. Click here to get a copy. Download Deyimleri ve Deyimleri Nasıl Kullanacağını Neden Öğrenmelisin Deyimler ne zaman kullanılır? Deyimleri istediğin zaman kullanabilirsin ama dikkatli olman gerekir. Deyimleri sadece ve sadece anlamı ve içinde kullandığın durum durumdan emin olduğun zaman kullan. Ayrıca, deyimler güçlü duyguları ifade edebildiği için seçtiğin deyimin söylemek istediğin şeyi yansıttığından emin ol. Deyimleri seçerken kulağa doğal geleni nasıl bulacaksın Konuşurken söylediklerinin kulağa doğal gelmesinin en iyi yolu deyimleri azar azar ve doğal bir şekilde kullanmaktır. Eğer aklına bir deyim geldiyse onu kullan. Bununla birlikte, deyimleri kullanmak için kendini zorlamana gerek yok. Kendine yeterli zamanı tanıdığında bunlar doğal bir şekilde gelecektir. Yeni deyimler öğrenmenin en iyi yolu İngilizce makaleler ve kitaplar okumak ve gerek günlük konuşmalarda gerekse televizyon ya da radyo yayınlarında anadili İngilizce olan konuşmacıları dinle. Hayvanlarla ilgili İngilizce cümleler bilgini geliştirmek için deyimleri kullan Deyimler İngilizce sözcük bilgini geliştirmenin ve alıştırma yapmanın eğlenceli bir yoludur. Hayvan adlarını öğrenmeye başladığın zaman bu sözcüklerin bazılarının günlük hayatta kullanacağın İngilizceyle alakasız olduğunu düşünebilirsin. Bazı hayvanlarla ilgili sözler öğrenerek İngilizce çalışmaya ayırdığın zamanı ilginç hale getir. Bu deyimlerin birçoğunun hayvanların kendileriyle anlam veya ilişki bakımından çok az bağlantılı olduğunu göreceksin. Deyimlerin genellikle birebir anlamlar taşımadığını unutma—bunların sadece mecazi anlamları vardır. Hayvanlarla İlgili İngilizce Cümleler 1. At a snail’s pace Anlamı Çok yavaş hareket eden Sümüklü böcek ve salyangozların ne kadar yavaş hareket ettiklerini bildiğimiz için bu deyimin ne demek istediğini görebiliyoruz. Bu deyim uzun senelerdir kullanılıyor. Hatta William Shakespeare’in “III. Richard “ adlı ve ilk defa 16. yüzyılda sahnelenmiş olan oyununda geçmektedir. Örnek Traffic is moving at a snail’s pace. Trafik çok yavaş ilerliyor. 2. Busy as a bee Anlamı Son derece meşgul Bu deyim Chaucer’in “Canterbury Tales” özellikle de “The Squire’s Tale” adlı ve 1386 yılında yazılmış masallarından ilk defa kullanılmış. Bu masallarda kullanılan İngilizce eskimiş olsa da bu deyim günümüze kadar popülerliğini korumuş. “Lo, suche sleightes and subtilitees In wommen be, for ay as busy as bees.” Yukarıda kullanılan dil modern İngilizceden oldukça farklı görünüyor ama hayvanla ilgili söz günümüzde yine aynı şekilde kullanılıyor. Günümüzde bu deyim birisinin gerçekten meşgul olduğunu ama çalışmaktan şikayet etmediğini anlatmak için kullanılıyor. Örnek My son is working on his science project. He’s been as busy as a bee all day. Oğlum fen projesi üzerinde çalışıyor. Tüm gün arı gibi çalıştı. 3. Open a can of worms Anlamı Yeni problemlere sebep olmak Bu deyim genellikle bir problemi çözmeye veya bir soruyu yanıtlamaya çalıştığın ama sadece daha fazla problem veya soruya sebep olduğun bir durumu betimlemek için kullanılır. Kimse bu deyimin kökenlerini bilmiyor ama bazıları bu deyimin balıkçıların konserve solucan satın aldıkları bir zamandan geldiğine inanıyor. Bu solucanları balık avladıkları yere götürürlerdi, ama bu konserveyi dökmeleri halinde kullanacakları yemleri geri toplama problemiyle karşı karşıya kalırlardı. Bazıları ise “can of worms” deyiminin “Pandora’s box” sözünün modern bir kullanımı olduğunu düşünür. Pandora’nın kutusu eski bir efsaneden gelmektedir ve bu deyim de yeni bir dizi problem anlamına gelir. Örnek You’ve opened a real can of worms here. Burada gerçekten işleri daha da karmaşık hale getirdin. 4. Wild goose chase Anlamı Yakalaması oldukça zor ya da imkansız bir şeyin peşinde koşmak Bir yaban kazının peşinden koştuğunu ve onu yakalamaya çalıştığını düşün. Kazlar hızlı, güçlü ve tuhaf yaratıklardır—onlardan birini yakalamak muhtemelen son derece zor olur ve aynı zamanda da çok aptalca görünür! Birçok kişi “wild goose chase” deyimini yakalaması zor bir şeyi tanımlamak için kullansa da, peşinden koşan kişiyi birçok farklı yöne sürükleyen bir kovalamacayı tanımlamak için de bu deyim kullanılır. Örnek You’re taking me on a wild goose chase, will you just give me an exact address where I should go? Beni boşuna etrafta koşuşturuyorsun, gitmem gereken tam adresi verecek misin? 5. The world is your oyster Anlamı Önünde birçok iyi fırsat olması Bir istiridye kabuğunu açmak kolay değildir. Dünyada fırsatlar bulmaya çalışmak bir istiridyeyi açmak gibidir, yani bu kolay değildir. Bazen bir istiridyeyi açtığın zaman bir inci bulursun. “The world is your oyster” sözünü kullandığın zaman olumlu bir bakış açısıyla önünde fırsatlar olduğunu söylersin. Eğer elinde bir istiridye varsa, onun içinde tamamen sana ait olacak harika bir inci bulunuyor olabilir. Örnek You just graduated from a wonderful university, so the world is your oyster! Muhteşem bir üniversiteden yeni mezun oldun, önünde dünyanın bütün fırsatları ayaklarının altında! 6. Watching like a hawk Anlamı Bir şeyi çok ama çok dikkatle izlemek Çocuklar sıklıkla bu deyimi ebeveynleri ya da bakıcılarından duyar, “I’m watching you like a hawk” Gözüm üzerinde ona göre. Genellikle bir kişinin ya da bir şeyin yaramazlık yapmadığı ya da bir hata yapmadığından emin olmak için kullanılır. Örnek The boss watches us like a hawk. Patronun gözü üzerimizde. 7. Mad as a hornet ABD Anlamı Çok öfkeli ya da sinirli Eşekarısı hornet bir çeşit yabanarısıdır wasp. Bu canlı sinirlendiği zaman büyük hasara, acıya neden olabilir ve genellikle de tehlikelidir. Birisi sinirden çılgına döndüğünü söylüyorsa burada yapmak istediği şey seni uyarmaktır. “Mad as a hornet” deyimi Amerika Birleşik Devletleri’nde popüler olsa da diğer İngilizce konuşulan ülkeler ve kültürlerde bunun benzer versiyonları kullanılır. Tarımcılığın bir zamanlar büyük bir endüstri olduğu bazı bölgelerde hala büyüktür ABD’nin Güney bölgelerinde insanlar eskiden “mad as a wet hen” deyimini kullanır ve yumurtaları çalınmış bir anne tavuğun öfkesini ifade ederdi. Example Mom was as mad as a hornet when we broke the mirror. Aynayı kırdığımız zaman annem sinirden küplere bindi. 8. Dog eat dog Anlamı Çok rekabetçi Bu deyimi kullandığın zaman rekabetin çok yoğun olduğunu ve insanların bir diğerinin önüne geçmek için birbirine zarar dahi verebildiğini anlatırsın. “Dog eat dog” tümcesi bir durum, bir okul, bir şirket veya bir sektörü tanımlamak için kullanılabilir. Bu sözün kökenleri tam olarak bilinememektedir. Yıllar önce yazılmış İngilizce metinlerde kullanılan benzer ifadelerden türetilmiş olabilir. Örneğin, buna benzer bir söz “dog does not eat dog” şeklindeki 16. yüzyıldan Latince bir atasözünde kullanılmıştı. Örneğin It’s a dog eat dog world out there. Karşımızda kurtlar sofrasına dönmüş bir dünya var. 9. Eagle eyes Anlamı Mükemmel görüş yeteneğine sahip olmak ya da hiçbir detayı atlamadan birisini yakından izlemek Hayvanlarla ilgili bu söz “watching like a hawk” deyimine benzer ama birisi “eagle eye” dediği zaman, birisini yanlış bir şey yaparken yakalamak anlamında kullanmazlar. Eğer birisi kartal gibi gözlere sahipse, bu o kişinin detaylara önem vermesi nedeniyle ondan hiçbir şeyin kaçmayacağı anlamına gelir. Example The teacher goes over the tests with an eagle eye. Öğretmen büyük bir dikkatle testleri kontrol eder. 10. Get your ducks in a row Anlamı Bir şeyleri düzene koymak Yavru ördekler annelerinin peşinden yürüdükleri zaman genellikle sıraya girmiş bir şekilde “in a row” yürürler. Eğer birisi sana “get your ducks in a row” diyorsa, söylemek istediği şey işleri düzene koymaktır ve genellikle bir proje ya da görev ile ilgili olarak bunu söyler. Örnek I’ll be reviewing things to make sure you have your ducks in a row. İşleri düzene koyduğundan emin olmak için onları gözden geçireceğim. 11. Guinea pig Anlamı Kobay Birisi ya da bir şey “guinea pig” olarak kullanılıyorsa o kişi ya da şey kobay olarak kullanılıyordur. Bu hem mecazi hem de birebir anlama sahip olabilir. Bu sözün kökenleri, hayvanlar üzerinde yapılan testlere dayanmaktadır ve kobay fareler ev faresi ya da tarla faresine benzer küçük kemirgenlerdir. Örnek We’re conducting a study and we’re looking for volunteers to act as guinea pigs. Bir araştırma gerçekleştiriyoruz ve kobay olacak gönüllüler arıyoruz. 12. Hold your horses Anlamı Yavaşla, dur Eski bir Western filmi izlerken kovboyun yavaşlamak ya da durmak için atının dizginlerini çektiğine dikkat ettin mi? İşte bu deyimi kullanırken gözünde canlandıracağın kare budur. Ayrıca, birisi “hold your horses” dediği zaman senden bir dakika beklemeni istiyordur. Örnek Hold your horses! There’s no need to rush. Ağır ol! Aceleye gerek yok. 13. I’ll be a monkey’s uncle Anlamı Çok şaşırdım Bu deyim tek başına bir cümle olarak kullanılır. İnsanlar genellikle beklemedikleri bir şey olduğu zaman bu deyimi kullanırlar. Tasasız veya komik bir şekilde kullanılır. “You could have knocked me over with a feather” şeklindeki diğer bir söz de benzer bir anlam taşımaktadır. Örnek Well, I’ll be a monkey’s uncle. I never thought I’d pass that test. Yok artık! O testi geçeceğim aklımdan bile geçmezdi. 14. Let sleeping dogs lie Anlamı Kendi haline bırak, rahatsız etme Kültürde yaygın olmaları nedeniyle köpeklerin birçok İngilizce deyimde geçtiğini göreceksin. Birisi sana “let sleeping dogs lie” dediği zaman, sana olayları kendi haline bırakmanı söylüyordur. Sıklıkla içinde bulunduğun durumu değiştiremeyeceğin açıktır, bu nedenle de bunu tıpkı uyuyan bir köpek gibi kendi haline bırakman gerekir. Bu deyim aynı zamanda bir kişiye, onu ilgilendirmeyen bir şeye karışmamasını söylemek için de kullanılır. Örnek I’m not telling the boss about Mark’s problem, it’s best to let sleeping dogs lie. Patrona Mark’ın probleminden bahsetmiyorum, en iyisi hiç karışmamak. 15. Pet peeve Anlamı Sinir bozucu bir durum, özellikle sinirlerine dokunan bir şey Bu genellikle büyük bir sorun değildir, sadece olmasaydı daha iyi olurdu diye düşündürür. Sıklıkla bir kişinin etrafındaki insanların alışkanlıklarını ifade eder. Pet peeve kişiden kişiye değişir. Birisinin canını sıkan şey başka bir kişinin canını sıkmayabilir. İşte “pet peeve” de tam olarak bu anlama gelir, kişisel bir şikayet konusudur. Örnek I hate when people don’t put things back where they belong, it’s a pet peeve of mine. İnsanların bir şeyi aldıktan sonra geri yerine koymamalarından nefret ediyorum bu benim için kişisel bir şikayet konusudur. 16. Pick of the litter Anlamı En iyi seçim ya da en sevdiğin seçenek Eğer “pick of the litter” sendeyse en iyi seçeneğe sahipsindir ya da bir grubun en iyisine sahip olabilirsin. Bu sözün kökenleri 1900’lü yılların başlarına dayanıyor. Köpekler ya da kediler doğurdukları zaman yavru köpeklere ya da kedilere “litter” denir. Birisine “pick of the litter” vermek ona en iyi yavru köpek ya da kediyi vermektir. Bu sözün benzer kullanımları arasında “pick of the basket” ve “pick of the market” yer alır. Örnek All the boys want to take her on a date, she can have the pick of the litter. Tüm çocuklar onunla çıkmak istiyor, O aralarından en iyisini seçebilir. 17. Puppy love Anlamı Çocukluk ya da ergenlik döneminde birisine karşı genellikle masum ve geçici olarak sevgi ya da ilgi beslemek. Diğer İngilizce konuşulan kültürlerde ise “calf love” gibi türevleri mevcuttur. Bunlar genellikle çocukların küçük hayvanlara beslediği sevgi ile karşılaştırılır. Örnek I had a crush on my next door neighbor, but that was just puppy love. Komşuma aşık olmuştum, ama bu bir çocukluk aşkıydı. 18. Like shooting fish in a barrel Anlamı Yakalaması ya da aldatması çok kolay Bu aynı zamanda son derece kolay bir işi de ifade edebilir. Bu deyimin kökenleri 1900’lü yılların başlarına dayanıyor. Bir varil içerisindeki balığı vurmanın ne kadar kolay olacağını düşün. Buna hiç şüphe yok. Örnek I’m an expert in auto repair, fixing this is like shooting fish in a barrel. Ben bir oto tamir uzmanıyım, bunu tamir etmek benim için çocuk oyuncağı. 19. A little bird birdie told me Anlamı Birisi gizlice bana söyledi Birisi “a little bird told me” dediği zaman bu, gizli bir şey öğrendikleri ama bunu söyleyen kişiyi ifşa etmeyeceklerini söylemenin tasasız bir yoludur. Bu komik veya mizahi bir sözdür. Bu sözün kökenleri, mesaj göndermek için kuşların kullanıldığı bir döneme dayanır. Bu kuş sana bir mesaj getirmiştir ama bunun kimden geldiğini bilmezsin. Örnek I heard you were accepted to Harvard, a little birdie told me! Harvard’a kabul edildiğini duydum, bana kuşlar söyledi! 20. Bull in a china shop Anlamı Çok sakar bir kişi İngilizce konuşulan kültürlerde, “china” ya da “fine china” porselen vazolar ya da diğer hassas tabakları tanımlamak için kullanılır. Boğa ise büyük ve umursamaz bir hayvandır. Porselen ve boğa bir araya geldiğinde karşına bir felaket çıkar. Örnek He was like a bull in a china shop, he completely messed everything up. O çok sakardı, her şeyi tamamen berbat etti. 21. Butterflies in one’s stomach “Butterflies in your stomach” dediğin zaman çok gergin olduğunu söylersin. Bazen gergin olduğun zaman yüreğin tıpkı bir kelebeğin kanatları gibi pır pır eder. Örnek I was so nervous before my speech, I had butterflies in my stomach. Yapacağım konuşmadan önce o kadar gergindim ki yüreğim pır pır etti. 22. All bark and no bite İşte başka bir köpek deyimi. Her tür köpek havlar ve pek çoğu zararsızdır. Eğer birisi için “all bark and no bite” diyorsan, o kişinin tehditler savurduğunu ama bu tehditlerin boş olduğunu söylersin. Bu kişi göz korkutucu olabilir ama tamamen zararsızdır. Örnek My boss yells a lot, but he’s all bark and no bite. Patronum sık sık [bize] bağırır ama bu sadece kuru gürültüdür. 23. Which came first, the chicken or the egg? Anlamı Bir sorunun doğru bir yanıtı olmayabileceğini gösteren bir soru Hayvanlarla ilgili bu soru felsefe tartışmalarına konu olmuştur. Eğer biri bu soruyu sana sorarsa, bir şey hakkında daha dikkatli düşünmeni istiyordur. Antik çağ filozofları evrenin nerede ve ne zaman başladığı sorusunu sormak için bu örneği kullanmıştır. 24. Wolf in sheep’s clothing Anlamı Kendisini nazik, zayıf ya da masum gösteren ama aslında tehlikeli bir şey ya da bir kişi Üzerine bir koyun kostümü giymiş bir kurt düşün. Nazik bir koyun gibi görünebilir, ama aslında oldukça tehlikelidir. Bu deyim genellikle fabllarda karşımıza çıkar ama kökeninin İncil’e dayandığı düşünülmektedir. Birisi başka bir kişiyi tanımlamak için bu deyimi kullandığı zaman seni kendisini iyi gibi gösteren ama aslında iyi olmayan bir kişi hakkında uyarmaktadır. Example Don’t trust him, he’s a wolf in sheep’s clothing. Ona güvenme, O kuzu postuna bürünmüş bir kurt. 25. You can’t teach an old dog new tricks Birisi “you can’t teach an old dog new tricks” dediği zaman söylemek istediği şey, birisinin kurulu düzenini bozmaya lüzum olmadığıdır. Ayrıca, birisine yeni bir şey öğretmenin oldukça zor ve neredeyse imkansız olduğunu söylemektedir. Bu söz, yaşlı köpekleri eğitmenin zorluğundan yola çıkarak türetilmiştir. Example My mom won’t learn how to use the computer. I guess you can’t teach an old dog new tricks. Annem bilgisayar kullanmayı öğrenmek istemiyor. Sanırım eski köye yeni adet getiremezsin. Hatvanlarla ilgili İngilizce cümleler, deyimler ve sözler ilk bakışta biraz kafa karıştırıcı olabilir, ama bunları öğrendikten sonra yeni ve eğlenceli bir şekilde konuşmaya başlayacaksın. Deyimleri öğrenmek sana İngilizce kültürü ve tarihi hakkında daha fazlasını öğrenme fırsatı sunar. Ne de olsa pek çok deyim uzun bir süredir kullanılmaktadır. Bunları öğrenmenin keyfini çıkar ve anadilini konuşanları artık çok daha iyi anladığını gör! Bu gönderiyi beğendiyseniz içimden bir his FluentU'ya bayılacağınızı söylüyor. FluentU, gerçek dünya videolarıyla İngilizce öğrenmenin en iyi yolu. Ücretsiz Kaydol!
Kategori Türkçe İngilizce General 1 Genel basketbol yan çizgi sideline i. 2 Genel basketbol topu basketball i. 3 Genel basketbol çemberi basket i. 4 Genel voleybol ve basketbol gibi bazı sporlarda takımların oyun arasında aldıkları kısa dinlenme süreleri stopover i. 5 Genel basketbol oyuncusu hoopster i. 6 Genel basketbol maçı basketball match i. 7 Genel basketbol/beysbol veya amerikan futbolu us ballgame i. 8 Genel basketbol/beysbol veya amerikan futbolu us ball game i. 9 Genel basketbol maçı basketball game i. 10 Genel basketbol oynamak play basketball f. Colloquial 11 Konuşma Dili basketbol filesi cords i. 12 Konuşma Dili basketbol pota cage i. 13 Konuşma Dili basketbol savunma oyuncusunu ekarte etmek için belli bir doğrultuda top sürerken aniden yön değiştirme crossover i. 14 Konuşma Dili basketbol sahası hard wood i. 15 Konuşma Dili basketbol sahası hardwood i. 16 Konuşma Dili basketbol oynamak play basketball f. 17 Konuşma Dili basketbol oynamak ball f. 18 Konuşma Dili basketbol topunu avucuyla/tek eliyle kavramak palm something f. 19 Konuşma Dili basketbol topu potanın kenarından dönüp/sekip dışarı çıkmak rim out f. Idioms 20 Deyim kırk dakikalık dişe dişe mücadele basketbol forty minutes of hell [us] i. 21 Deyim basketbol, futbol kolay sayı kazanmak için rakip sahada topu beklemek cherry-pick f. 22 Deyim basketbol oynamak shoot hoops f. 23 Deyim basketbol, futbol topu sürmek advance the ball f. 24 Deyim basketbol, futbol sayıya/gole yaklaşmak advance the ball f. 25 Deyim basketbol, futbol topu potaya, kaleye yaklaştırmak advance the ball f. 26 Deyim basketbol, futbol topu sürmek advance the ball f. 27 Deyim basketbol, futbol sayıya/gole yaklaşmak advance the ball f. 28 Deyim basketbol, futbol topu potaya, kaleye yaklaştırmak advance the ball f. 29 Deyim canı çok basketbol oynamak istemek have the basketball jones f. 30 Deyim basketbol oynamaya can atmak have the basketball jones f. 31 Deyim çok basketbol oynayası gelmek have the basketball jones f. 32 Deyim biriyle top/basketbol oynamak play ball with one f. Speaking 33 Konuşma benim hobim basketbol my hobby is basketball expr. 34 Konuşma basketbol oynar mısın? do you play basketball? expr. 35 Konuşma basketbol oynar mısınız? do you play basketball? expr. Institutes 36 Kurum/Kuruluş türkiye basketbol federasyonu turkish basketball federation i. 37 Kurum/Kuruluş türkiye basketbol federasyonu turkish basketball federation tbf i. Sport 38 Spor basketbol, hokey ve amerikan futbolunda uygulanan bir tür defans taktiği trap i. 39 Spor amerikan basketbol birliği american basketball association aba i. 40 Spor ara voleybol/basketbol intermission i. 41 Spor asya basketbol konfederasyonu asian basketball confederation abc i. 42 Spor avrupa basketbol ligleri birliği union de ligas europea baloncestro uleb i. 43 Spor basketbol oyuncusu cager i. 44 Spor basketbol takımı basketball team i. 45 Spor basketbol ligi basketball league i. 46 Spor basketbol sahası basketball court i. 47 Spor basketbol oyunu basketball game i. 48 Spor basketbol potası basketball hoop i. 49 Spor basketbol kulüpleri birliği associacion de clubs baloncesto acb i. 50 Spor basketbol oyuncusu basketball player i. 51 Spor basketbol sezonu basketball season i. 52 Spor birleşik devletler basketbol ligi united states basketball league usbl i. 53 Spor dünya basketbol koçları birliği world association of basketball coaches abc i. 54 Spor fiba basketbol promosyon fiba basketball promotion fbp i. 55 Spor kadınlar ulusal basketbol birliği women national basketball association wnba i. 56 Spor kıtalararası basketbol birliği continental basketball association cba i. 57 Spor kuzey doğu basketbol ligi north eastern basketball league nebl i. 58 Spor mola voleybol/basketbol intermission i. 59 Spor okyanusya basketbol konfederasyonu oceania basketball confederation obc i. 60 Spor türk milli basketbol takımı turkish national basketball team i. 61 Spor uluslararası basketbol ligi international basketball league ibl i. 62 Spor ulusal basketbol koçları birliği national association of basketball coaches nabc i. 63 Spor uluslararası tekerlekli sandalye basketbol federasyonu international wheelchair basketball federation iwbf i. 64 Spor uluslararası basketbol araştırma ve dökümantasyon merkezi international centre for the documentation and research of basketball icdrb i. 65 Spor uluslararası basketbol federasyonu federation of international basketball associations fiba i. 66 Spor uluslararası amatör basketbol federasyonu federation internationale de basketball amateur fiba i. 67 Spor ulusal basketbol birliği national basketball association nba i. 68 Spor uluslararası basketbol federasyonu international basketball federation fiba i. 69 Spor ulusal basketbol geliştirme ligi national basketball development league nbdl i. 70 Spor ulusal basketbol federasyonu national basketball association nba i. 71 Spor basketbol/tenis saha kenarı courtside i. 72 Spor basketbol benzeri bir oyun captain ball i. 73 Spor basketbol oyunu basket i. 74 Spor basketbol veya hokey oyuncusunu kural ihlali cezası vermek whistle f. Basketball 75 Basketbol yeni zelanda basketbol milli takımı tall blacks i. 76 Basketbol aynı sene içinde hem ülkesinin liginde şampiyon olan hem ulusal basketbol kupasını kazanan hem de avrupa'da euroleague'i kazanıp üçleme yapan basketbol takımı triple crown i. 77 Basketbol basketbol potası hoop i. 78 Basketbol basketbol potası basketball hoop i. 79 Basketbol basketbol oyuncusu basketball player i. 80 Basketbol basketbol sahası basketball court i. 81 Basketbol basketbol potası basket i. 82 Basketbol dünya basketbol şampiyonası world basketball championship i. 83 Basketbol merkezi amerika olan uluslararası basketbol ligi nba i. 84 Basketbol okulun açık hava basketbol sahası schoolyard i. 85 Basketbol tekerlekli sandalye ile oynanan basketbol wheelchair basketball i. 86 Basketbol ulusal basketbol birliği national basketball association i. 87 Basketbol bir basketbol savunma stratejisi hack-a-shaq i. 88 Basketbol basketbol çemberinin takıldığı pano bank i. 89 Basketbol basketbol kampı basketball clinic i. 90 Basketbol basketbol koçu basketball coach i. 91 Basketbol basketbol ekipmanı basketball equipment i. 92 Basketbol basketbol oyunu basketball play i. 93 Basketbol basketbol skoru basketball score i. 94 Basketbol basketbol birinci ligi üyesi big leaguer i. 95 Basketbol üçlük sayı basketbol bucket i. 96 Basketbol basketbol oyuncusu hooper i. 97 Basketbol bir tür basketbol oyunu horse i. 98 Basketbol basketbol potası panya levhası basketball backboard i. 99 Basketbol çok iyi basketbol oynamak ball out f. Archaic 100 Eski Kullanım basketbol sahasında serbest atış bölgesinin sınırlanmış bölümü bucket i. Slang 101 Argo basketbol oyunu hoops i. 102 Argo basketbol oynamak play hoops f. 103 Argo basketbol oynamak play hoop f. 104 Argo basketbol oynamak shoot some hoops f.
İki kişinin bir hakem gözetiminde karşılıklı yumruklaşması suretiyle gerçekleşen spor müsabakalarına boks ya da İngilizce adıyla boxing adı verilir. Boksörler rakibin kafasına her bir vuruş için bir puan alırlar. Sporcuların belden aşağıya veya enseye vurması, kendi etrafında tam tur dönmesi, avuç içi eldivenin beyaz boyalı bölgesi harici ile vurması ya da ses çıkarması uyarı almasına neden olur. Üç uyarı bir ihtar yani -1 puan alınmasına neden olur. Tehlikeli bir spor olarak görülen ve nörologların olimpiyat sporlarından çıkarılmasını istediği boks ile ilgili kelimeleri aşağıda bulabilirsiniz. bare-knuckled çıplak elle, koruyucu eldiven olmadan dövüşmek block bloke etme boksörün elleri, omuzları veya kolları ile rakibin yumruklarından yüzünü ve vücudunu koruması blow darbe, vuruş bout müsabaka clinch iki boksörün birbirine sarılması combination kombinasyon, arka arkasına yumruklar bütünü counterpunch rakibin yumruğundan hemen sonra atılan karşı yumruk cross düz ve kuvvetli yumruk fist yumruk foul faul gloves / boxing gloves eldiven, boks eldivenleri head-butt kafa ile rakibe vurma faulü holding rakibin elleri, kollarını tutarak yumruk atmasını engelleme faülü hook kroşe yumruk jab direk yumruk kidney punch sırtın arka bölgesine atılan yasak yumruk türü böbreklere zarar verebileceği için knockdown yumruk ya da yumruk kombinasyonlarıyla yere inen rakibin hakemin 8′e kadar saymasıyla birlikte ayağa kalkıp maça devam etmesi knockout / KO nakavt, yumruk ya da yumruk kombinasyonlarıyla yere inen rakibin hakemin 10′a kadar saymasıyla birlikte ayağa kalkamaması sonucu maçı kaybetmesi low blow bel altı bölgesine yapılan kural dışı vuruş match maç, boks müsabakası neutral corner tarafsız köşe rakibi yere seren boksörün gitmesi gerek köşe parry savuşturmak, bertaraf etmek promoter sponsor punch vuruş, darbe, yumruk rabbit punch boyuna ya da enseye yapılan kural dışı vuruş ring ring ropes ringi çevreleyen halatlar rounds raunt boks maçındaki bir dakikalık molalar haricindeki maç dilimi southpaw sol gardlı / ters gardlı / solak boksör split decision ayrık karar sonucu puanla belirlenen bir boks maçında 3 sayı hakeminden ikisinin bir boksörün, diğer hakemin ise rakip boksörün kazandığına hükmetmesi standing eight count boksörlerden birinin hakem tarafında yaralı görülmesi durumda hakemin 8’e kadar sayarak devam edip edemeyeceğini kontrol ettiği durum sucker punch sürpriz yumruk technical knockout / TKO kural dışı vuruşların rakipte genellikle yüzünde müsabakanın durmasına neden olacak bir kesiğe sebep olması durumu unanimous decision ortak karar, 3 sayı hakeminin de maçın kazananı konusunda aynı fikirde olduğu durum upper cut aparkat yumruk weight classes sıkletler ağır, orta vs. weigh-in maç öncesi boksörlerin sıklet sınırları içinde olduklarını teyit etmek için yapılan kilo ölçümü world champion dünya şampiyonu Boks ile ilgili İngilizce Cümleler ve Türkçeleri Some boxers stay on the ropes and wait for his opponent to wear himself out. Bazı boksörler halatlara yaslanarak rakibinin kendisini yormasını bekler. Referee didn’t warn him after he threw yet another foul punch. Hakem onu bir kez daha kural dışı vuruş yapmasına rağmen yine uyarmadı. He has won the fight by knockout. Maçı nakavtla kazandı.
Sahada beşer kişilik iki takımın mücadele ettiği, elle idare edilen bir topla oynanan bu popüler takım oyununa basketbol İngilizce ismi ile basketball adı verilir. On dakika olmak üzere dört devreden oluşan maçlarda; 5 sahada 7 kenarda olmak üzere 12 kişilik takımlar topu yerden 3,05 metre yükseklikteki pota adı verilen yere paralel çemberden rakibinden daha çok kez geçirerek maçı kazanmaya çalışır. Basketbol ile ilgili İngilizce kelimeler ve Türkçe karşılıkları aşağıda verilmiştir. assist sayı pası ya da asist backboard çarpma tahtası potanın arkasındaki tahta basket pota block blok ya da karşılama bounce sekmek, sektirmek bounce pass yerden pas yerden sektirerek takım arkadaşına topu geçirme chest pass göğüs pası göğüs hizasından iki elle atılan pas draft NBA takımlarının oyuncu seçtikleri her yıl olan bir zaman dilimi dribble top sürmek drive turnike exceed aşmak, izin verilenin dışına çıkmak foul faul free throw serbest atış game clock her devredeki kalan zamanı gösteren saat guarding rakip oyuncuyu savunma yapma hoop pota, çember jump shot zıplayarak atılan şut jump ball hava atışı lay-up turnike MVP en değerli oyuncunun kısaltması most valuable player no-look pass bakmadan atılan pas overhead pass baş üzerinden verilen pas open man boş oyuncu, adam, savunması olmayan oyuncu overtime uzatmalar personal foul şahsi faul possession top hakimiyeti press baskı pushing foul iterek yapılan faul referee hakem rebound topun havada kapılması sayı olmayan bir atıştan sonra set shot iki ayak yerde durarak yapılan atış slam dunk smaç snatch rakibin elinden ribaunt almak substitutes yedekler technical foul teknik faul sportmenlik dışı davranışlara verilen ceza three-point line üçlük çizgisi time-out mola travelling topu hatalı sürme turnover şut atamadan topu kaptıran oyuncu turkey kolayca geçilen oyuncu, savunmacı underneath pota altı zebra hakemlere giydikleri kıyafet nedeniyle verilen zone defense alan savunması Basketbol ile ilgili İngilizce Cümleler ve Türkçeleri Zone defense is a system of defense in which each defender guards a part of the playing are rather than an individual player. Alan savunması her oyuncunun bir oyuncuyu tutmak yerine sahanın bir bölümünü aldığı bir savunma sistemidir. Michael Jordan was awarded MVP many times during his career. Michael Jordan kariyeri boyunca pek çok kez en değerli oyuncu ödülünü aldı. The no-looks pass looks cool and crowds love it. Bakılmadan atılan pasları seyirciler çok seviyor ve izlemesi keyifli.
Bu sayfada ingilizce In one basket türkçesi nedir In one basket ne demek In one basket ile ilgili cümleler türkçe çevirisi eş anlamlısı synonym In one basket hakkında bilgiler ingilizcesi In one basket anlamı tanımı türkçe sözlük anlamı veya kelime anlamlarını bulabilirsiniz. Hepsi birlikte bir one basket ile ilgili cümlelerEnglish You shouldn't put all your eggs in one basket. Turkish Tüm yumurtaları tek bir sepete koymamalısın. English Put all your eggs in one basket and then watch that basket. Turkish Bütün yumurtalarını bir sepete koy ve sonra sepeti izle. English Ali put all his eggs in one basket. Turkish Ali bütün yumurtalarını bir sepete koydu. English Don't put all your eggs in one basket. Turkish Bütün yumurtalarınızı tek bir sepete one basket ingilizcede ne demek, In one basket nerede nasıl kullanılır?In İç. İçeriye. Gelmiş olan. Halinde. Olarak. Çok moda olan. Mevsimi gelmiş. İçinde. De. Bir sayı olarak. İnsan. Bir sayısı. Tek. Bir. Birisi. Aynı. Kimse. Biri. Bir Küfe. Basketbol çemberi. Sepet. Sepetlemek. Sayı. Sepet örgüsünden yapılmış şey. Balon sepeti. Çember basketbol. İnce kamış, söğüt dalı, hayıt, tel ve plastikten örme veya geçirme biçimiyle yapılandırılmış çeşitli biçimde oluşturulan yapıtlar olup genellikle iç sularda kullanılan, balığın içerisine girmesini sağlayan bir kapısı veya huni biçiminde bir giriş yeri bulunan, içine çekici yem konan, balıkların bir kez girdikten sonra çıkamayacağı biçimde yapılandırılmış one fell swoop Bir hamlede. Bir one go Bir kerede. Bir in one unknown Bir bilinmeyenli denklem. Bir bilinmeyenin tanımlanmasına değerinin belirlenmesine ihtiyaç olan matematiksel formül ör. x+1=2.In one piece Tek parça olarak. Tek birim halinde. Tek parça halinde. İyi ve sağlıklı. Sağlam. Hasar görmemiş. Tek parça. Yarasız in one Çok değişik özelikler ile tek bir birimden oluşan. Hepsi bir arada. Hem ... hem de. Tek parçadan oluşan. Tümü bir one sitting Bir oturuşta. Tek oturuşta veya in one breath Bir nefeste söylemek. Hepsini bir anda. Hepsi birden. Bir nefeste. Bir solukta. Soluksuz veya soluk almadan konuşma.İngilizce In one basket Türkçe anlamı, In one basket eş anlamlısıSözcükler, direkt olarak In one basket ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler herhangi bir yerde. Her yer. Her yerde. Herhangi bir yerde. herhangi bir yere. Hiçbir yere. Herhangi bir yer. Nerede olursa company Arkadaşlarla birlikte. Başkalarıyla birlikte. Arkadaş olarak. Birlikte. Dostlarla it were Bir bakıma. -mış gibi. Adeta. Gibi. Deyim yerindeyse. Güya. Görünüşte. together Hep birden. Hepsi beraber. Topluca. Cem-i cümle. Hep birlikte. Cümleten. Hep bir ağızdan. Hep beraber. Cümbür one breath Bir nefeste. Tek nefeste. Dolayısı ile. Beraberinde. Birlikte. Herhangi bir yerde. Bir yere. Bir Birlikte. Dolaysıyla. Aynı zamanda. Beraberinde. Eşlik eden bir place Bir yerlerde. Belli bir yerde. Herhangi bir conjunction with İle bağlantılı olarak. İle beraber. -a bitişik bir şekilde. -a ilişik bir şekilde. İle beraber veya birlikte. Müştereken. Bağlantılı olarak. İle birlikte. İle bir one basket synonyms someplace, sort of, anywhere. Sayfa düzgün görüntülenmiyorsa, lütfen sayfayı yenileyin. F5
basketbol ile ilgili ingilizce cümleler