🍷 Esir Şehrin Insanları Karakter Analizi

Esir Şehrin İnsanları’nda merkeze yerleştirilen en önemli konu, Milli Mücadele döneminde İstanbul halkının Kuvayı Milliye’ye yaklaşımıdır. Milli Mücadele’yi konu alan romanların çoğunun aksine, Anadolu’da, Ankara’da değil, İstanbul’da geçen roman, İngiliz işgali altında, hala padişah tarafından yönetilen Esir Şehrin İnsanları. Tarih ve siyasetle, modern toplumsal sorunlarla, Türkiye’nin tarihsel çapraşıklığıyla uğraşan romancılar için “nehir roman” tarzında çalışmak adeta farzı ayndır. Esir Şehrin İnsanları da, sözünü ettiğimiz sorunların 1950 sonrası romanındaki duayeni Kemal Tahir’in arkası Esir Şehrin Esir Şehrin İnsanları – Kemal Tahir. Esir Şehir Üçlemesinin ilki olan Esir Şehrin İnsanları Osmanlı’nın son yıllarındaki Mütareke Dönemi’ni, İstanbul’un direnişini ve bu süreçte Osmanlı toplumunun tutumunu gerçekçi bir şekilde işliyor. İkiŞehrin Hikayesinde ana karakterleri tanımlayın ve adlarını farklı başlık kutularına yazın. Edebi karakterlerin her birini temsil etmek için bir karakter seçin. Hikaye ve karakter özelliklerine uygun renkler ve poz seçin. Karakter için anlamlı olan bir sahne veya arka plan seçin. Fiziksel Özellikler, Karakterler ve 22 Şubat 2015 Pazar. Yol Ayrımı Kemal Tahir'in Esir Şehir Üçlemesinin son kitabı. Esir Şehrin İnsanları , Esir Şehrin Mahpusu'ndan sonra Yol Ayrımı ile üçlemenin sonuna gelmiş oldum. İlk kitapta bir paşa oğlu olan Kamil Bey'in yurda dönüp kendini Milli Mücadele'nin tam da ortasında buluşunu ,bunun için verdiği Soğuk şehrin sıcak insanları: Ağrı'dan notlarım. 28 Aralık 2014, Pazar. Hostesimizden aldığımız bilgilere göre, 37.000 fit yükseklikte (yaklaşık 11 km) saatte 800 km hızla gidiyorduk. Alim ve Kadir isminin tecellisini fezâ da seyür-ü seyahat halindeki insanlara temâşâ ettirip ibretle baktırıp “Mâşâallâh EsirŞehrin Namusu- Esin Pervane (Roman Kahramanları dergisi, 2011-Ocak) more. by Esin Pervane. Turkish Literature, Kemal Tahir, Esir şehrin Insanları, i2R7. / Tarih ve siyasetle, modern toplumsal sorunlarla, Türkiye’nin tarihsel çapraşıklığıyla uğraşan romancılar için “nehir roman” tarzında çalışmak adeta farzı ayndır. Esir Şehrin İnsanları da, sözünü ettiğimiz sorunların 1950 sonrası romanındaki duayeni Kemal Tahir’in arkası Esir Şehrin Mahpusu, Yorgun Savaşçı, Hür Şehrin İnsanları ve Yol Ayrımı ile gelecek nehir romanının ilk cüzüdür. Birçok eleştirmen ve yazarın gözünde beş kitap içinde en iyisi bu ilk kitaptır. Gerek olay örgüsü, karakter oluşumu ve gerekse dil işçiliği ve yazarın perspektifi gibi ölçütler üzerinden bakıldığında, Esir Şehrin İnsanları öncelikle bu beşli nehir roman dizisinin, belki bütün Kemal Tahir romanlarının zirvesini oluşturuyor. Devlet Ana birçok sebeple; mesela tam zamanında, yani sanatta gelenekten yararlanma, siyasi düşünce ve sosyolojide kurumsal süreklilik temalarının işlendiği, bu yolda tartışmaların yapıldığı 1960’ların sonunda yazılıp yayımlanmış bir roman olduğu için o zamandan beri yazarın ismiyle birlikte anılma şerefine erişmiş olsa da, okuyucular, diğer yazarlar ve eleştirmenler açısından Esir Şehrin İnsanları’nın bir önceliği var. Roman, arkası nehir romanın diğer cüzlerinde iyi getirilememiş ikili bir kuruluşa sahiptir. Yazar hem Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolun nasıl atıldığını, tarihin o anının nasıl ortaya çıktığını tarihsel-siyasi karakterlerin hemen hepsinin üzerine çıkan bir yaklaşımla sergilemeye hem de bu karakterlerin olaylarla irtibatlı iç dünyalarına nüfuz etmeye çalışır. Tolstoyvari bir projedir yani Kemal Tahir’in “Esir Şehir” nehir romanı. Fakat hem Tolstoy’un Savaş ve Barış’ta konuyla arasındaki mesafe ve soğukluk, Kemal Tahir’le Türkiye’nin özgün şartları dolayısıyla şimdi bile sıcaklığından hiçbir şey kaybetmeyen yakın tarihimiz arasında yoktur hem de Kemal Tahir’in sanatçı yanı düşünür yanının gerisindedir. Bu da ilginç bir şekilde Kemal Tahir romanlarını ve özellikle Esir Şehrin İnsanları’nı daha birçok kuşağın gözden geçirmesi gereğini yenileyecek gibi görünüyor. Yeni Haberler Upanişadlar Hakan Arslanbenzer / Veda dininin en eski ve en önemli kutsal metni sayılıyor. Hindular Upanişadlar’ı vahiy olarak kabul ederler. Upanişadlar, Hint kutsal metni daha doğrusu metinler toplamı Vedalar’ın dört ana bölümünden biridir. Diğer bölümler Samita, Brahmana ve Aranyaka. Ve dört Veda vardır Rigveda, Yacurveda, Samaveda ve Atarvaveda. Bunlar dua-büyü ve ilahilerdir. Belli durumlarda belli vedalar okunur. Kötülüğü kovmak… Vaka-i Vakvakıyye yahut Çınar Vak’ası Selahattin Turhan / 600 yılı aşkın geniş topraklara hükümdarlık etmek, devlet mekanizması ile birlikte toplumu idare etmek oldukça güç bir iştir. Devlet-i Aliyye, her ne kadar idari bağlamda toplumun tamamını her daim memnun etme amacı güttüyse de bu kadar uzun ömürlü bir imparatorluğun pek tabii olarak bu amacını gerçekleştiremediği belli dönemler de yaşamışlardır. Bu dönemlerden bir tanesi de… “Osmanlı Dönemi Bosna Basın Tarihi” Tarih Haber / Son dönemlerde basın ve yayın tarihine dair kitaplar ve araştırmalar çoğalırken, bu kitaplara bir yenisi daha eklendi. Erzurum Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Salih Seyhan, Doç. Dr. Hakan Temiztürk ve Saraybosna Üniversitesi’nden Prof. Dr. Senada Dizdar’ın dört yıllık çalışmaları sonucunda ortaya koydukları Osmanlı Dönemi Bosna Basın Tarihi adlı kitap çıktı. Kitapta yalnızca… Muhammed Ali’yi nasıl bilirdiniz? Arda Akıncı / Türkiye’de spor, futbolun tahakkümünde yapılır. Cumadan pazara kadar oynanan futbol müsabakaları, pazartesiden cuma gününe kadar konuşulur tartışılır. Hayat futbolla akar, futbolla durur. Diğer sporların pek bir hükmü yoktur. Olsa olsa belki son yıllarda biraz basketbol ve voleybol. Ancak, onların bile seyirci kitlesi oldukça kısıtlıdır. Diğer sporlardan bahsetmiyorum bile. Hem başka spor dalları da mı varmış?… Oluşturulma Tarihi Mayıs 16, 2021 1717Esir Şehrin İnsanları okuması son derecede keyifli olan kitaplardan biridir. Eğer kitap okumayı seviyorsanız bu kitabı da mutlaka okumalısınız. Esir Şehrin İnsanları sürükleyici bir konuya sahiptir. Okuyucuyu başka alemlere götüren bir kitaptır. Esir Şehrin İnsanları internet üzerinden de satın alabileceğiniz kitaplardandır. Peki Esir Şehrin İnsanları kitabının yazarı kimdir? Esir Şehrin İnsanları kitabının özeti ve bu kitapta yer alan karakterlerin isimleri nelerdir? Esir Şehrin İnsanları kitabı konusu nedir? İşte Esir Şehrin İnsanları kitapları ile ilgili tüm Şehrin İnsanları kitabı Türk yazarın kaleme almış olduğu bir eserdir. 1. dünya savaşından sonra yaşanan olayları ele alır. İstanbul'da yaşanmış olan olayları ele alan Esir Şehrin İnsanları kitabı 463 sayfadır. Esir Şehrin İnsanları ilk kez 1956 yılında yayınlanmış bir kitaptır. Esir Şehrin İnsanları Kitabı Konusu ve Anafikri Esir Şehrin İnsanları kitabı Osmanlı imparatorluğunun 1. dünya savaşından sonra ki durumunu anlatmaktadır. 1. dünya savaşında yenik sayılan Osmanlı imparatorluğu daha sonra yaşamış olduğu ekonomik sıkıntıları ele alır. Kitapta başkarakter ise Kamil Bey'dir. Kamil Bey iyi derecede eğitim almış ve son derecede kültürlü birisidir. Esir Şehrin İnsanları kitabı ana fikri ise Türkiye yetiştirmiş olduğu değerleri unutmamalı. Türk aydınları ise kesinlikle özünü unutmamalı he pahasına olursa olsun vatanını en iyi şekilde temsil etmeli ve savunmalıdır. Esir Şehrin İnsanları Kitabını Kim Yazmıştır? Esir Şehrin İnsanları kitabını yazan kişi Türk romancı ve aynı zamanda senarist olan Kemal Tahir'dir. Esir Şehrin İnsanları Özet Kamil bey Osmanlı imparatorluğunda yaşayan oldukça iyi eğitimli ve kültürlü bir insandır. Sultan Abdülhamit'in vezirlerinden birisi olan Selim Paşa'nın tek evladıdır. Babası genç yaşta vefat ettikten sonra bütün mirası da Kamil Bey'e kalmıştır. Hayatını bu noktadan itibaren babasının ölümü ile birlikte Avrupa'da geçirmeye karar verir. Kamil Bey bir paşa kızı olan Nermin Hanım ile evlenir. Nermin Hanım'ın babası bir kumarbazdır. Bundan dolayı babasının borçları da üzerine kalmıştır. Mallarına el konulmuş ve ortada kalmak üzeredir. Bundan dolayı hayatını düzene sokmak amacı ile Kamil Bey ile evlenmeye karar vermiştir. Kamil Bey eşi ile birlikte mutlu bir evlilik geçirmektedir. Gel zaman git zaman eşi Nermin Hanım'dan bir tane de kızı olmuştur. Kızına ise Ayşe ismi koymuştur. Kamil Bey ve eşi Nermin Hanım kızı ile birlikte Batı kültürü etkisi altında yetişmiş ve kendi öz kültürlerinden epeyce uzaklaşmıştır. Batı kültürünü iyi bilen oldukça kültürlü insanlar olmuştur. 1914 yılında ise birinci dünya savaşı patlak vermiştir. Bunun üzerine Osmanlı imparatorluğu da hızlı bir şekilde toprak kaybetmeye başlamıştır. Kamil Bey ve eşi ile birlikte çocuğunu da alarak İstanbul'a geri dönmeye karar verirler. 2 sene sonra İstanbul'a döndükten sonra artık burada yaşamaya başlarlar. Savaş esnasında çalışamayan Kamil Bey geçimini sağlamak ve ailesini idame ettirmek için mallarını ve mülklerini satmaya karar verir. Eşi Nermin Hanım'ın halası ise onları kendi köşklerinde ağırlayacağını söylemiştir. Kamil Bey'de bu teklifi kabul etmiştir. Kamil Bey Çanakkale'nin bir yangın yeri olduğu haberi alır. Bu esnada da bulaşıcı hastalıklar her yere yayılmaya başlamıştır. Esir Şehrin İnsanları Karakterleri - Kamil Bey - Nermin Hanım - Fuat Bey - Ayşe - Nedime Hanım - Ahmet Bey - Ali Kesğin - Niyazi Abi - Ramiz Efendi - Fatma Hanım - Necati Osman Bey - Rıfat Bey - Nazike Hanım - Hacı Sıtkı KEMAL TAHİR’ İN ESİR ŞEHRİN İNSANLARI ROMANININ TAHLİLİ ADNAN HAKAN HASAN YOLDAŞ Anlatıcı Romanda genellikle tanrısal konumlu gözlemci anlatıcı vardır. Romandaki anlatıcı genelde olayları, mekanları, zamanı ve kişilerin psikolojilerini iyi bilen fakat bunlara kesinlikle müdahale etmeyen kişidir. Olup biteni uzaktan izler ve tarafsız olarak okura anlatmaya çalışır. Nesnel tutumlu bir tavır sergiler. Bu yüzden nesnel tutumlu anlatıcıda var diyebiliriz. Gözlemci anlatıcının romanı aktarma yöntemi ise genelde “anlatma” yöntemi iledir. Burada kendini iyiden iyiye hissettirir.“ Serseri torpile çarpan gemide olaydık, karımla kızımı n’apar yapar kurtarır mıydım? Niçin Kamil ailesi kurtulan yüz kişinin arasında bulunsun da, boğulan yüz elli kişiden üçü olmasın?” Bu soruları ne zaman kendi kendine sorsa, ürküp sarsılmakta, pazı güçleri kadar akıllarınada güvenen cesur erkeklerin kesin inancıyla, “ Kurtarmanın yolunu bulurdum yüzde yüz” demekteydi. Genel itibariyle romanın konusu Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul’daki sivil aydınların durumudur; daha özelde ise dönemdeki İttihat ve Terakki aydınlarının içinde bulundukları karmaşıklıktır. Kemal Tahir bu romanda realist bir yaklaşımla ele aldığı konuyu okuyucuya aktararak diğer yazarlardan ayrılır. Kitabın konusu Paşazade Kamil Bey’in Avrupada yaşarken ekonomik sıkıntı çekmesi ve ana vatanına dönmesi, bilinçlenip milli mücadeleye katılarak gelişen olayların anlatılmasıdır. Bu olaylar genel olarak idare ve şartların değişmesi, yüksek mevkide ki insanların içinde bulundukları sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlardır.“… Birkaç kere gittiği mahalle kahvesinde, insanların inançlarını savunurken, aralarındaki gizli bir dayanışmaya güvendikleri sezmişti. Toplumsal felaketleri alt edebilmek için başvurulan bu milli kardeşliğin, bu genel güvenin dışında kalmak , ne kadar önem vermiyor görünse de, kahredici bir Ahmet’in kendisini aramalarıyla işte bu yalnızlıktan kurtuluyordu. Artık Kâmil de memleketi kavrayan felakete karşı çıkanların yanında, arasındaydı. Karısına müjdelemek istediği aslında Karadayı gazetesi değil, yüklendiği bu yaman sorumluluk, kim olursa olsun herkese açıkça gururlanma hakkı veren bu şerefli ödevdi.” Kemal Tahir, bu romanında Türk halkının birazda Türk aydınının kimliğinin kaybetmemesi her şartta ülkesine sahip çıkacak bir güçte olmasını ele alır. Özellikle aydınların halkı aydınlatmaları ve halk üzerindeki etkileri romanda ele alınmaktadır. Yazar bunu bilinçli bir şekilde realist olarak okuyucuya sunar. Burada Kâmil Bey ile aydın halkın kimliğini kaybetmemesi gösterilmektedir.“ – Haklısınız! Üzerinine devrilip imparatorluğu, biz aydınlar mı ezdik, yoksa imparatorluk üzerimize devrilip bizi mi ezdi? Zaferden sonra memleket bize bırakılmamalı… Bu ihanet olur… Bir an durdu. Gözlerinden tatlı bir şey geçti. Ne güzel! Anadolu, harbi kazanmaktan daha başka, daha büyük bir şey yapmak zorunda… Sözgelimi Tanzimat’ın, Meşrutiyet inkılabının yapamadığını… Bizim Meşrutiyet inkilabı, ileri bir hareket olduğu halde, neden memleketin bahtını değiştiremedi? Bir yerde okumuştum. Çünkü inkılabın temsilcileri halkın sahici ihtiyaçlarını bilmiyorlardı. Hareketi, halka doğru götüremediler. İhsan bana muharebelerden bir büyük söz getirdi. Bu hediyeyi yaşadıkça kalbimde taşıyacağım, çocuklarımla paylaşacağım, giderken onlara miras bırakacağım. İhsan bir gün bana “ Karıcığım, dedi düşüne düşüne bak ne buldum. Meşrutiyet bu memlekete hürriyet getirmiş. Bu yüzde yüz… Hiç değil, ilk aylarda… ama, bu hürriyeti getirip kime teslim etmiş bilir misin? Hürriyeti dövüşerek elinden aldığı despot takımına… İşte bu sebeble İstanbul’daki hürriyet bayramını düşündükçe artık ağlayasım geliyor”. Ne kadar doğru değil mi? örge Bir milleti kurtarmak için her türlü olumsuz şartlara rağmen ne olursa olsun yapılacak her şey o milleti kurtaracaktır. Kişilerin var olma girişimleri özellikle eserde yoğundur.“ – Olmaz. Anadolu kadınları tarlada doğururlarmış da, ekin biçmeyi bırakmazlarmış. asacaksın. As… Ramiz kulun kurban olsun… Bu dünyada…” zaman Romanda olayların geçtiği dış zaman ya da takvime bağlı zaman, 1914-1919 yılları arasında geçen milli mücadele dönemini ve anadolunun durumunun anlatıldığı zamanı Kemal Tahir, nesnel zaman dilimini romanın başından sonuna kadar kullanmış. Olayları gerekli gereksiz demeden anlatmış özetlemeye girmemiştir. Olaylar nesnel zaman içerisinde kronolojik sıra ile ilerlemektedir. Bunun yanında romanda genişletme tekniğide kullanılmıştır. Yazar, kişileri iç dünyaları ile aktararak onların geçmişini hatırlatır. Roman üç bölümden oluşur. Birinci bölüm 7, ikinci bölüm 3, üçüncü bölümde yine 7 paçadan meydana gelir. Esir İstanbul- Bulanık Su- Kâmil Bey “ Kâmil Bey, bekarlığında, aşkı, geçici ilintilerle hiç karıştırmamış olduğu için, Nermin’i,yıpranmamış yüreğinin var gücüyle sevmişti. Bu sevgide, candan yakınlığı vardı. Bunca yıllık karısındaki gizli tutukluğu sezememesi, güvenilir erkek olduğuna yüzde yüz emin bulunmasından, sevdiği kadının en küçük ürküntüde kendisine sığınmasını olağan saymasındandı. Romanda yer yer geçmişte olan olaylar özetlenerek aktarılmaktadır.“ Kâmil Bey hesaplarını memleketin savaşa katılmayacağı üzerine oturtuğu için, İspanyol prensi dostunun sonbaharı Kordova’da şatosunda geçirme teklifini hiç duraklamadan kabul etmiş, Osmanlı İmparatorluğu’ nun savaşa girdiğini, bu sebepten, kasım ortalarında, Kordova’daki bir İspanyol şatosunda haber almıştı. O günü, hiç unutmaz, tabancayla atış yarışması yapıyordu. Kendisi gene hiç unutmaz, 122 sayı öndeydi.” Geriye dönük genişletme Romanda daha çok geriye dönüşlerle geriye dönük genişletmeler hakimdir. Kâmil Bey ve ailesinin ülke dönmesiyle bu genişletmeler başlar. Bu geri dönüşler Kâmil Bey yoğun olmak üzere eşi Nermin üzerinden de aktarılır.“ Kâmil Bey, Mahir Paşayı değil, oğlu Fuat Bey’i hatırlamıştı. Fuat Bey kendisinden dört yaş büyüktü. Galatasaraylıydı. Çok okur, galiba şiir bile yazardı. Beraber ava giderler, kürek çeker, boks yaparlardı. İstanbul’daki İtalyan Büyükelçiliği müsteşarının güzel kızıyla -1900’de- evlenip Avrupa’ya yerleşmişti…” İleriye dönük genişletme Romanda ileriye dönük genişletme birkaç yer dışında kendini açık bir şekilde belli zamanı Kemal Tahir’in Esir Şehrin İnsanları 1952Yeni İstanbul, tefrika olarak yayınlandı. Nurettin Demir takma adıyla 1956 yılında kitap halinde yayınlandı. Yani anında anlatrma değil sonradan anlatma vardır. Kemal Tahir o zamana kadar yazılan diğer roman ve yazarlardan farklı olarak ele aldığı romanda realist olarak yaklaşmıştır. Ne kadar sosyalist gibi görünsede romanda bunu göstermemiş sosyalistlerden farklı Romanda soyut mekan yoktur. Hepsi somut mekânlardır. Somut mekânlardan da hem açık hem de kapalı mekânlara birlikte ele mekân Romanda genel olarak İstanbul ve ona bağlı küçük yerleri Nişantaşı, Beyoğlu, Babıâli Yokuşu, Unkapanı ve Kocamustafapaşa, Üsküdar, Bağlarbaşı gibi mekanlar ele alınmıştır. Bu mekanlar mütareke dönemi ele alındığında romandaki kişilerin daha doğrusu kesimlerin ayrılmasında etkili olmuştur. Bu yerler eski-yeni gibi düşündüğümüzde Nişantaşı ve Beyoğlu, Üsküdar ve Bağlarbaşı gibi semtler benzer özellik gösterirler.“Nermin, Kocamustafapaşa’nın nerede olduğunu bilmediği için, sadece gülümsedi.” kırbacını şaklatarak sıska havanları haydalıyor, yokuş gittikçe dikleştiği için Kâmil Bey koca gövdesinden adeta utanıyordu.” Beyoğlu Caddesi, elektriklerini keyifle cömertce yakmıştı. Kaldırım yabancı üniformalarla, camekânlar yabancı ranklerle doluydu. Kâmil Bey, bir milyon kederli insana karşı, bu bir karış sokağın kışkırtıcı yılışıklığına şaştı.” mekân Romandaki kapalı mekanlar genellikle dönemin atmosferini yansıtan klasik mekanlardır. Bu mekânlar; Karadayı Gazetesi, Bekirağa bölüğü, Kâmil Bey’ in evi, merkezdeki adliye ve Fuat Efendi’nin evi, Hala Hanımın evi gibi mekanlardır. Buradaki kapalı mekanlar tek tek incelendiğinde; -Karadayı Gazetesi Bu mekan Kâmil Bey’den önce kötü bir durumda iken onun işe başlamasıyla biraz modern bir şekle kavuşmuş bir mekandır. İşlev olarak romanda aktif bir şekilde ele alınmaktadır. Milli mücadele ve Anadolu’daki durumun gidişatı hakkında önemli bir etkiye sahip bir mekan olarak ele alınmıştır.“- Üzülmeyin canım… Bir türlü fikrimi tastamam anlatamam! Huyum böyle… Yani şimdilik karışmanız gerekli değil. Haberiniz de olmayabilirdi. Fakat ben ilk günü açok konuşmayı uygun gördüm. Her şeyi bilirseniz tehlike daha az olur. Burasını yalnız bırakmayacağız… Hiç değilse, gündüzleri… Anadolu’nun bir kısım haberleri… Gizlice haberleri… Bizden geçer çünkü…” -Hala Hanımın Evi Nişantaşı’nın en değerli kârgir konaklarında biri olan ve dönemin elit kısmının ikamet ettiği bir evdir. Dönemin batılı anlayışına uygun yani bir antika ve klasik eşya ile var olan bu ev batılı anlayışı modernizmi temsil eder.“Nermin halası, Nişantaşı’nın en değerli kârgir konaklarından birini satın almış, girişten başlayarak, tıka basa antika eşyalarla doldurmuştu. “ Buna dayalı döşeli denmez, düpedüz antika dükkanı denir” diye suatını buruşturdu, ilk gördüğünde Kâmil Bey, bu kadar pahalı karışıklığın içinde yaşamaya insanların kendilerini nasıl mahkum ettiklerini bir türlü anlayamadı.” -Kâmil Bey’in evi Kâmil Bey’in babaannesinden kalma bu ev eskimiş yıkılmış haliyle Kâmil Bey ve ailesini karşılamıştır. Hala hanımın evinden ayrılarak tek çare ve akla gelen tek yer burasıydı. Artık bu eski köşk onarılarak ailenin yeni yaşam yeri haine gelecektir. Bir zamanlar lüks hayat içinde yaşayan Kâmil Bey artık Üsküdar’da Bağlarbaşın’da yoksulluğun umut kırıcı duygusuyla yaşayacaktı.“Kâmil Bey, karısıyla kızını buralardan geçirip Bağlarbaşı’ndaki harap köşke nasıl götüreceğini, orada nasıl barındıracağını düşünerek kaygılandı. Parasızlığın ne kadar umut kırıcı bir şey olduğunu, şimdiye kadar hep aklıyla bilmiş, böyle yaşayışında hiç denememişti. Yoksul insanların varlıklarla neden aynı olaylar karşısında aynı düşüncede, duyguda, davranışta olamayacaklarını şimdi daha iyi anlıyordu…” -Bekirağa Bölüğü Kâmil Bey’in suçüstü yakalandıktan sonra tutuklanarak konulduğu zemin katındaki odadır. Eski ve birazda Bizans mahzenine benzeyen bu küçük oda Kâmil Bey’in yedi yılını geçireceğini bilmediği bir mekandı artık. Kâmil Bey bu odada tamamıyla kendiyle yüzleşerek ve düşünerek biraz özgüven biraz da korku yaşıyordu. Karışık duygular içinde günlerini geçirirken bir yandan da Anadolu’yu merak etmeyi unutmuyordu.“ Burayı geniş basamaklı bir tahta merdivenle iniliyordu. Tavanı kalın taş direkler üzerinde durduğu, tabanı tuğla döşeli olduğu için geniş koridor ilk bakışta bir Bizans mahzenine benziyordu.” -Fuat Efendi’nin Evi Kâmil Bey’in eski arkadaşı olan Fuat Efendi’nin evi dini özellikler taşıyan bir mekan olarak ele alınmıştır. Nedeni ise Fuat Efendi’nin savaşacak ruh gücüne sahip olmaması ve çareyi tekkelerde, tarikatlerde aramasından kaynaklanmaktadır. Kendisi Kadiri ve Rufailiğe de heveslenen bir kişi olmasından dolayı evde bu tarikatların çeşitli yazı, levha, eşya vb. bulunmaktadır.“Alındığı oda sıcaktı. Kâmil Bey yalnız kalınca çevresini gözden geçirdi. Duvarlarda çeşitli tarikat taçlarının resimleriyle çeşitli yazı levhaları asılıydı. Bunları en büyüğü, herhalde en değerlisi Kadiriliğin piri İsmail Rumi’nin adını taşıyordu. Resimlerden biri Rufai arması, birisi resul kapısıydı. Raflardaki Rufai şişeleri, Rufai gülü, şifa topuzu…” -Merkezdeki Adliye Bir zamanlar ihtişamlı bir görüntüye sahip olan bu adliye artık eskimiş, dökülmüş, perişan bir vaziyette romanda yer almaktadır. Adliyenin bu halde olması Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumun ne kadar zor bir durumda olduğunun ifadesidir.“En ayıbı, her tarafı toz içindeydi. Vaktiyle bu yapı tepeden tırnağa yağlı boyayla boyandığı halde yıllardan beri boyaların yerini kapkara kir tutmuştu. Bütün bu harap ve sefil görüntüye, tavanların, alçıları yer yer dökülmüş, yaldızlı süsleri, gülünçlük katıyordu.” Tasvirleri Romanda yer yer mekân tasvirlerine de rastlanmaktadır. Bu tasvirler genellikle öznelleştirilerek dönemin karamsar havasını yansıtacak şekilde yapılmaktadır.“Küçük Ayasofya’dan Etyemez’e kadar bütün mahalleri yangınlar silip süpürmüş, yanmayan ahşap ev yığınlarını da, uzun savaş yılları, onarımsızlıktan kağşatıp çökertmişti. Büyük camilerin kubbeleriyle minareleri bile sanki artık kâgir katılıklarını taşımıyor, pamuk balyası yığınları gibi insana yumuşaklık duygusu veriyordu.” Kadrosu Romanın oldukça kalabalık bir kişiler kadrosu vardır. Bunları özelliklerine göre tasnif edilişi ise;Merkezi Kişi Romanın merkezî kişisi Kâmil Bey’ dir. Çünkü romanın büyük bir bölümünde yer alıyor, olaylar onun etrafında gelişiyor ve romanın diğer kişileri onun etrafında yoğunlaşarak olaylara dahil olmaktadır. Roman aslında Kâmil Bey’in hayat akışı üzerine Kâmil Bey’in Avrupa’dan maddi sıkıntılardan dolayı İstanbul’a dönmesi, eski arkadaşları olan Ahmet ve İhsan’la tanışması, Karadayı’da işe başlaması ve son olarak mühimmat sevk ederken yakalanması gibi olaylar onun merkezi kişi olduğunu Göre TiplerYüceltilmiş Tip Romanda yazarın okuyucularına örnek olarak gösterdiği, duygu ve düşüncelerini yüklediği yüceltilmiş kişi Nedime Hanım ve İhsan’dır. Özellikle İhsan’ın milli mücadele karşısındaki tavrı ve düşünceleri yazarın üzerinde durduğu noktadır. Yine aynı şekilde eşi Nedime Hanım ise hiçbir zorluktan yılmayan çetin bir türk kadını olarak ele alınmış ve yüceltilmiştir. Kâmil Bey bu iki kişiden bir çok şey öğrenerek asıl aydınlığa Örnek Romanda ilk örnek olarak Yakup Cemil Bey’i gösterebiliriz.“-Tövbe efendi! Tövbe, aman! Olmaz. Vade yetti mi, tamam… Baksana koca Yakup Cemil Bey hapte mi öldü! Allah rahmet eylesin! Ben ömrümde onun kadar babayiğit adam görmedim. Biz o vakitler buraya yeni gelmişiz! Bir meseleden Enver Paşa’yı kızdırmış. Haydi babam, yakaladılar, buraya kapattılar. Askerleri de dışarıda bakırcı dükkanında oturmakta… Yakup Cemil Bey’in askerleri… Mahpusanedeki babayiğitlerden bir tabur seçmiş. Eğer o gün yakalamasalarmış, muharebeye gidip Bağdat’ı İngilizler’den geri alacakmış. Alacağı da hiç şüphen olmasın! İşte, bu senin yattığın odaya kapattılardı. “Dışarda askerleri var “ dedim ya, pencereden bir işaret etse, İstanbul’u yakarlar şart olsun… Herifler dipten doruğa silahlı…” Tip Romanda hala hanımın kızı Saliha nihilist tiptir. İçinde bulunduğu sosyal, ideolik değerler kayıtsız, Avrupai tarda yaşamaya çalışan ve İngiliz sever bir tiptir. Hiçbir çıkarı yokken Kâmil Bey’e topraklarını İngilizlere satması konusunda etkilemeye çalışır.“- Neden satmıyorsunuz. Musul’daki topraklarınızı İngilizlere?Kadın boynuna sarılıp öpmeye kalksaydı Kâmil Bey bu kadar şaşırmazdı. Kendini toparlamaya çalışırken apansızkarşılaştığısarkıntılıktan kurtulduğuna da aklınıza geldi Musul’daki topraklar şimdi?- Geldi. Seni sevdiğim için söylüyorum. Yoksa uğraşmam böyle şeylerle ben… Hiç ilgilenmem, başkası olsa…” Göre TiplerSosyal Tipler Romanda yoğun olarak sosyal tiplere yer verilmiştir. Değişik sosyal kesimleri temsil etmek üzere seçilen bazı sosyal tipler şunlardır-Milli Mücadeleye Destek Çıkanlar Kamil Bey, Fuat Bey, RamizEfendi, Mehmet Ali, Nedime Hanım, Suat Bey, 116 Ahmet, İhsan Bey, Yakup Cemil, Nuri Usta, Fatma Bey Avrupa’da yaşarken ekonomik sıkıntı nedeni ile İstanbul’a gelir, ve eski okul arkadaşlarının onu bulmasıyla hayatı birdenbire değişir. Artık Kâmil Bey eskisi gibi değildir. Milli mücadeleye katılır. Önemli bir sorumluluk alır. Fakat bu sorumluluk onun yakalanmasına neden olur. Bu yakalanmayla 7 yıl hüküm yer. Bir yandan hapse düştüğüne üzülürken bir yandan da memleketin kurtulduğuna Bey İçindeki cesaretsizliğinden ve evliliğindeki sorunlarından dolayı çareyi tekkelerde ve tarikatlarda aramış ve bu yöne yönelmiş bir kişidir. Fakat içinde bulunduğu durum onu artık tekkelerde ve tarikatlarda da rahatsız ediyordu. Ani bir kararla milli mücadeleye katılmak için Anadoluya Efendi Asıl mesleği öğretmenlik ve subaylık olan Ramiz Efendi, milli mücadele için çalışan bir kişidir. Özellikle Anadolu ve İstanbul arasındaki mühimmat ulaşımında etkili rol Ahmet Biraz içine kapanık biraz da ürkek bir yapıya sahip olan Ahmet, Kâmil Bey’in okuldan arkadaşıdır. Milli mücadeleye katılmasında etkili olmuş kişidir. Mühimmat sevk ederken suçüstü yakalanmıştır. Hapishanede yapılan işkencelerle bitmiş ve Kâmil Bey’le yüzleşirken onları ihanet ettiği için sara krizine girerek Bey Karadayı’nın sahibi aynı zamanda milli mücadelenin etkili isimlerinden biridir. Özellikle Kâmil Bey’in düşünceleri hakkında bayağı bir etkisi olmuştur. Milli mücadele destek verirken suçüstü yakalanmış ve 10 yıl hüküm Hanım İhsan’ın eşidir. İhsan tutuklandıktan sonra Karadayı idaresini o almıştır. Aydın bir kişi ve milli mücadelede etkili rol zamandahamiledir. Kadınların milli mücadeledeki önemini Ali Duygu yüklü ve edebiyata sanata düşkün bir subaydır. Memleketin içinde bulunduğu durumdan hoşnut değildir. Gemide kafasına sıkarak yaşamına son Cemil BeyYakup Cemil, Enver Paşanın askerlerindendir. Enver Paşa yaptıklarından dolayı Yakup Cemil’i mahkum ettirir. Yakup Cemil mert ve kahraman bir Bey Siyasetten mahkum edilmiş bir Hanım Ramiz Efendinin karısıdır. Titiz ve hareketli bir kadındır. Okuma yazması yoktur. Fakat nerede nasıl davranılacağını bilen biridir. Aynı zamanda milli mücadeleye destek verir. Hapishaneye İnönü’nün haberini Mücadele Karşı Çıkanlar Nermin Hanım, Nermin Hanımınhalası, Enişte İbrahim Bey, Sabriye, Yüzbaşı, Kurmay Binbaşı Burhanettin Bey, Paşa,Abdülvahap Çavuş, Nermin Hanım Kâmil Bey’in eşidir. Uzun süre eşiyle Avrupa’da yaşamış o da Kâmil Bey gibi varlıklı bir aileden gelmiştir. Fakat memleketin içinde bulunduğu durumla hiç Hanımın Halası Nişantaşı’nın kargir konaklarında oturan İngiliz ve Amerikan askerlerini sahici bulan bir tiptir. İstanbul’daki işgalle daha iyi bir hayat yaşayacağını İbrahim Bey Özellikle İngiliz subaylarla arası çok iyidir. İngiliz Mühipler Cemiyetine üyedir. Kâmil Bey’in Milli mücadeleye katılmasını Burhanettin Bey Emperyalist güçlere karşı mücadelenin imkansız olduğunu düşünür. Kâmil Bey’den cevap almak için ona çeşitli görevler Çavuş Bekirağa bölüğünde işkence yapmakla meşhur Annesi gibi Emperyalist yanlısıdır. Garip bir kızdır. Aynı zamanda Kâmil Bey’e ilgi Kişiler Dülger Cemil Usta, İmam, Ahmet Rasim, Şipşak, Abdullah Ağa,Abuzer Ağa, Gardiyan Asker İbrahim, Çerkez Ethem, Kadir. Kurgusal Kişi-Hatırlanmış Kişi Romanda iki tane hatırlanmış kişiler vardır; Selim Paşa ve Yakup Cemil Bey. Selim Paşa, Kâmil Bey’in babası olduğu için; Yakup Cemil Bey ise yiğitliğinden dolayı romanda bahsedilmektedir. Romanda aktif olarak ikiside yer SunumuRuhsal Boyut Sunumu Yazar, roman kişilerinin iç dünyalarını, ruhsal özelliklerini, duygu ve düşüncelerini romanda aktarmıştır.*İç Çözümleme Yazar yer yer romanda iç çözümlemelere yer vererek kişilerin durumlarını gözlemci tarzıyla okuyucaya aktarmıştır.“Kâmil Bey, karısının yüzünde, bir şeyler araştırarak öylece durdu. Kadının gözleri öfkeliydi. “Hasta zavallı” diye düşündü.” Konuşma Roman kişilerinin iç dünyaları aynı zamanda onların kendi kendilerine gerçekleştirdikleri iç konuşmalara yer veren yazar kişileri canlı tutmaya çalışmıştır.“Kâmil Bey bocaladığını anlıyordu. Duygularını gizlemeya çalıştı. Gözlerini kısarak, kendisini gizlice azarladı”N’oluyor efendi? Sen Ahmet’in tevkif edilmesinden korktun. Bu korku arkama ilk takıldıkları akşam, duyduğun korkunun sürüp gitmesi… Tu, Allah belanı versin!” Kişiler Karşısındaki Tavrı Yazar roman kişileri karşısında tarafsız kalarak onlara hiçbir şekilde müdahalede bulunmamıştır. Milli Mücadeleyi destek verenleri ne çok yüceltmiş ne de emperyalist takınmı çok aşağılamıştır. Kişilerin hepsine realist bir tavır yükleyerek onları okuyucuya aktarmıştır. Kişilerin gerçek yönleriyle bir bütün olarak ele almıştır.“Kâmil Bey, onları dinlerken anladı ki, Mustafa Kemal Paşa’yla Ankara artık bir insan, bir kasaba adı olmaktan çıkmış… Anadolu’ya kaçanları Merdivenköy’üne kadar geçirip orada Kuvayı Milliye çetesine teslim ettiğini öğrendiği Manav Ali Ağa artık bir işlemeli poturdan, bir abani sarıktan ibaret İstanbul esnafı değil… Bu kaba saba suratın altında galiba, övünmeye asla tenezzül etmeyecek bir kahraman gizli.” Tekniği ve ÖğeleriOlay Örgüsü Romanda olayalar baştan başlamış ve kronolojik olarak devam etmiştir. Yer Yer geri dönüşler de vardır fakat çok fazla değildir. Örneğin;Kâmil Bey, maddi sıkıntılardan dolayı memleketi İstanbul’a dönmüştür. Fakat bu dönüş onun umduğu gibi değildir. İlk önce Nermin Hanım’ın halasının evine yerleşirler bir süre burda kalırlar. Burada rahat edemeyen Kâmil Bey büyükannesinden kalan köşkü hatırlar ve oraya taşınır. Orada eski arkadaşı Fuat Bey ile tekrar buluşur, mahallede yeni çevre yapar. Ahmet ve İhsan’la daha sonra da Nedime Hanım’la tanışarak milli mücadele katılır. Son olarak mühimmat sevk ederken suçüstü yakalanır ve yedi yıl ceza alır.“Ayşe “ Nerede Sabriye teyzemin evi? Göstersenize anneciğim!” diye mızmızlanırken Nermin sekiz yıldır görmediği İstanbul’a baktı. Her şeyi birbirine katan koyu kurşuninin ürperticiliğine, Boğazı dolduran yabancı zırhlılara hiç aldırmadan sevinçli bir hasretle içini çekerek “ Oh canım İstanbul!” diye sevindi.” Değişim Kalıbı Romanda başlıca hal değişim kalıbı Fuat Bey’de görülür. Fuat Bey savaş yıllarından sonra dünya ilintisini kesmeye çalışmış ve tarikatlara yönelmiştir. Bunun sebebi ise güçsüzlüğüne vermiştir. Fakat daha sonra aniden fikrini değiştirerek Milli mücadeleye katılmıştır.*“…Ya silahlanıp Anadolu’dakiler gibi dağa çıkmalı ya da dervişliğe sığınmalı” dedim. Çok güçsüz bir insan olduğumu, karar verdikten sonra anladım! Benimkisi düpedüz kaçakçılıktır.” *“… Sabah kadar düşünmüş, ölçüp biçmiş, dervişliğe sığınmanın maskaralığını anlayarak Anadolu’ya geçmeyi kararlaştırmıştı. Evet, orada ne yapacağını kestiremiyordu ama, bundan başka çıkar yol kalmadığına da kesinlikle inanıyordu.” Yolculuğu Kalıbı Romanda yazarın kişilerdeki arayış yolculuğu milli mücadele ruhunu yakalamak ve yapılanların öncekiler gibi olmaması için uğraşamalarıdır. Bu durum özellikle İhsan ve Nedim Hanım’da Bütünlük Roman, olayların düzenlenişi bakımından organik bütünlüğe sahiptir. Olaylar biribirinden kopuk değil, biri diğerinin sebebi ve sonucu olacak şekilde Unsurlarıİç Çatışma Kemal Tahir, romanında sürekleyicilik ve akıcı olabilmek için çok da olmasa iç çatışma yöntemini kullanmıştır. Bu yöntemle okuyucuya daha fazla merak ve heyecan duygusu uyandırmaya çalışmıştır. Romanda özellikle Kâmil Bey bazı yerlerde kendiyle yüzleşir ya da konuşur. Bu bölümlerde ilk başta ki Kâmil Bey ile sonda ki Kâmil Bey aynı değildir. Artık çok değişmiş ve bir takım özellikleri değişmiştir.“Kâmil Bey tramvay durağında Ahmet’ten ayrıldığı zaman içini yokladı. Yüreğine acı bir şey dolmuştu. İhsan muhakkak ki kahramanlık yapıyordu. Varını, yoğunu “şüpheli bir işe” atmıştı. İşin şüpheli oluşunu düşünmüyor, inanıyor, şikayet etmiyor, memnun görünüyordu. İmrenmemek imkansızdı, İhsan kadar kuvvetli olmak lazımdı. İhsan’ın kuvveti, hayattan, sevgililerinden uzakta yaşamaya şikayetsiz katlandığından değil, Arap Abdullah gibi adamlarla bir arada bulunmaya tahammül etmesinden belliydi. Burdaki kahramanlık da galiba bundan ibaretti.” Çatışma Romanda sosyal çatışma iki grup arasında gerçekleşmektedir. Birinci grup milli mücedeleye olumlu bakarken diğer grup milli mücadeleye olumsuz bakar. Emperyalist görüşlü kişilerle Türk aydınının çatışdığı bu roman milli mücadele üzerine kurulmuştur. Romandaki bu çatışmalar sadece fikirsel Düğüm Romanın ana düğümü, hapse düşen Kâmil Bey’in sonunun ne olacağıdır. Kâmil Bey, bilinçsiz olarak yaşadığı Avrupa’dan döner ve yeni bir hayat kurmaya çalışır. Fakat bu yeni hayat onu kendini milli mücadelenin içinde bulmasını sağlar. Sonu ise hapse düşmek Sonu Romanın sonu açıktır. Okuyucu o anı hayal edebilir ve sonunu düşünebilir.“Kâmil Bey, yarı karanlık yeraltı odasını birden doldurup soluklarını kesen umutsuz yalnızlığın ortasında kalakalmıştı. Dört yanına şaşkın şaşkın bakarak titreyen yumruğunu ağzına götürdü “Yedi yıl! Burada bir başıma…Olmaz hayır, olmaz bu…”dedi.” İlişkiler Yazar, romanı etkili kılmak için uygun yerlerde metinlerarası ilişkiler kurarak romanı zengin bir yapıya kavuşturmuştur. *Metin Ekleme Yöntemi Birinci bölümün ikinci parçasında Üstteğmen Mehmet Ali Bey’in yazdığı mektuptaki bazı şiirlerden aldığı parçalar buna örnektir.“Mehmet Akif’in; Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle. İmânı olan kimse gebermez bu ölümle Ey dipdiri meyyit, ’İki el bir baş içindir.’ Davransana... Eller de senin, baş da senindir! His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.!” Kemal’in;Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik ! Hâmit’in;Yağsın nesi varsa kâinatın... Lâkin bu derin sükût dinsin!.. Kemal Tahir, romanda dili etkin bir şekilde kullanmıştır. Türkçenin akıcılık ve açıklık özelliğini iyi bir şekilde kullanmıştır. Gerçekliği sağlayabilmek için ara ara mahalli söyleyişe, deyimlere, atasözlerine yer vermiştir. *Atasözleri “Gün doğmadan neler doğar!” “Attan inip eşeğe binmek” *Deyimler “Yüzümüze gözümüze bulaştırdık.” meydana çıkar.” yola gelmek sandı.” kapar” *Argo Hergele…Ah, namussuz… Namussuz solucan! Bok!Üslubu Kemal Tahir, bu romanda genel olarak iki üslub kullanmıştır. İki üslub kullanarak romanın gerçekliğini arttırmış ve canlı tutmuştur. *Havas Üslubu Romanda özellikle Nermin Hanım’ın konuşmaları buna örnektir.“-Bu Kuvayi Milliye de nedir kuzum?” *Avam Üslubu Roman, gerçekçiliği sağlamak adına halktan olan kişilerin eğitim ve sosyal konumlarına uygun olan konuşma tarzlarına, avamca konuşmalarına da yer verir.“Ebuzer Ağa, bey’e beğ; sanki’ye sankim diyordu.” ESİR ŞEHRİN İNSANLARIKâmil Bey varlıklı bir aileden gelen ve uzun yıllar yurtdışında yaşamış bir aydındır. Fakat ekonomik sıkıntılar onu memleketi İstanbul’a dönmeyi zorlamıştır. İstanbul’a döndüğünde ise büyük bir hayal kırıklığına uğrar. İlk olarak Nermin Hanım’ın halasının evine yerleşirler. Bir süre burada kalan Kâmil Bey içinde bulunduğu durumdan rahatsız olur ve aklına büyükannesinden kalan köşk gelir ve oraya yerleşir. Köşke yerleşmeden önce eski arkadaşı Fuat Bey ile tekrar görüşür. Fuat Bey kendisine çok yardımcı olur. Asıl olaylar okuldan arkadaşı olan 116 Ahmet ve İhsan’la tanışmasıyla başlar. Onların yardımıyla Karadayı’nın başına geçer. Aynı zamanda milli mücadeleyede katılmış olur. Bir anda hayatı değişen Kâmil Bey, Anadolu’ya mühimmat sevkederken suçüstü yakalanır ve yedi yıl hüküm giyer. Esir şehrin insanları – Kitap analizi Üç Kitap olarak yazılan Esir Şehrin İnsanları serisinin ilk kitabında, yaşadığı şehir yabancı kuvvetler tarafından esir alınmış bir yazarın gözünden Anadolu Halkının kurtuluş mücadelesi anlatılmaktadır. Eserde kurtuluş savaşı sıralarında İngiliz kuşatmasına karşı yapılan mücadelenin yanı sıra İstanbul Hükümeti ve Ankara Hükümeti arasındaki anlaşmazlıklara da değinmektedir. Bir dönem Avrupa’da yaşamış olan Osmanlı Aydın olan Kamil Bey Kurtuluş Savaşı sıralarında Eşi Nermin ve Kızı Ayşe ile birlikte İstanbul’a göç eder. İstanbul’daki görüştüğü eski arkadaşlarının aracılığı ile Kuvayi Milliye hareketine katılır, Kurtuluş mücadelesinin Kuvayi Milliye ile mümkün olacağını düşünen Kamil bey, bu sürecin hem medya ayağını temsil eder hem de lojistik destek sağlar. İstanbul Hükümetine rağmen Anadolu’daki direnişe sağladıkları gizli desteğin açığa çıkmasıyla birlikte Kamil Bey ve birkaç arkadaşı tutuklanır. Bu tutuklanmayla birlikte Kamil Bey bazı gerçekleri keşfeder. Kitapta Kemal Tahir’in gözünden Kurtuluş Savaşı mücadelesinde olayların dışında büyümüş bir aydının -üstelik bir paşa çocuğunun- milli mücadeleye katılma süreci, bu süreçte yaşadığı ikilemler ve içinde bulunduğu maddi ve manevi olanaksızlıklara rağmen, belki de işgal kuvvetleriyle dostça geçinip çok daha müreffeh bir hayat yaşayabilecekken, verdiği zor karar neticesinde içine düştüğü maceralar gözler önüne serilmiştir. “İnsanları hiç tanımıyorsunuz. Ben bu odada, kendimi onun hainliğine inandırıncaya kadar neler çektim. Nedime Hanım onu öyle severdi ki… Hani bir sabah musluk başında size bir şeyler söyledim ya… Orada çektiğim azabı bir ben bilirim, bir de Allah bilir.”Kitaptan Alıntı. türk edebiyatı'nın usta yazarlarından kemal tahir'in başyapıtlarından olan, mütareke dönemi aydınlarını anlattığı esir şehir üçlemesinin ilk kitabının adıdır. yazar bu ilk kitapta, birinci dünya savaşı sırasında istanbul'daki sivil aydınların durumunu ele alır. osmanlı kuvvetlerinin yenilgiyi kabul edip silahlarını işgal ordularına teslim ettikleri bu dönemde aydınların en umutsuz koşullar altında savaşı üstlenişlerini anlatır. trt'de yayınlanmış güzel bir dizi. kemal tahir'in güzel bir eseri. aslen üçlemedir bu kitaptan sonra esir şehrin mahpusu ve yol ayrımı kitapları yazılmıştır. tahir'in yaşadığı bir dönemi anlatırken vermek istediği mesaj, açıkça karakter çözümlemeleri üzerine kitlenmiştir aslında. kitabın baş kahramanı kâmil bey, karısı nermin hanım, arkadaşı ihsan ve ahmet, ihsan'ın karısı nedime hanım, niyazi efendi, enişte bey, hala hanım, ramiz efendi, ibrahim efendi... bütün bu karakterler gerçekten de o zaman istanbul içerisindeki farklı görüşlerden toplumsal katmanları yansıtmaktadır. kâmil bey, ana karakter olarak, amatör sporcu ruhu gelişkin, mert bir insandır. fransızca, italyanca, ispanyolca ve ingilizce bilen bir paşa oğludur. senelerce avrupa'da yaşamıştır, halktan uzak yaşamış fakat ülkenin içerisinde bulunduğu hale de üzülmekten kendini alamamaktadır. ihsan ve ahmet, anadoludaki direnişe katkı sağlamak isteyen kâmil bey'in galatasaray lisesi'ndeki eski arkadaşlarıdır. nedime hanım ise ihsan bey'in eşidir, anadolu ruhunu taşıyan aynı zamanda modern hayat gereklerinin önemine işaret eden mücadeleci bir kadındır. hala hanım ve enişte bey ise, büyük bir ilgisizlikle düşman kuvvetleriyle işbirliği yapan, yaptıkları işlerin vehametinin farkında olmayan zengin kimselerdir. kitap boyunca sodom ve gomore'de olduğu gibi istanbul'un içinde bulunduğu ihanet şebekelerini görebiliyor, niyazi efendi gibi paragöz vatan hainlerinin de iç yüzünü anlayabiliyorsunuz. m. m ve karakol cemiyeti gibi o sıralar anadolu'ya silah kaçıran örgütler hakkında kısa malumatlar alabiliyor ve en önemlisi bir laçkalaşmış, köhnemiş "osmanlılık" anlayışıyla karşılaşıyorsunuz. osmanlılık anlayışı üzerine çok güzel bir "aydın" eleştirisi var ki, kitap sadece bunun için bile okunabilir. okumuşu az olan bir ülkedeki, aydınların da birbirilerini yemekten, başladıkları işleri yarım bırakmaktan, köhnemekten, doğru-yanlış ayrımını yitirmekten ve olaylara sadece kendi doğrultuları noktasında bakmaları, halkı teşvik etmek, yönlendirmek, yüreklendirmek yerine kendi sığ alanlarından çıkamamaları çok güzel anlatılmış. bugün de aslında halktan kopmuş "aydın"ların hali böyle değil midir? kamil beyin istanbul'dan öteyi hayal edememesi, oraları sadece asker toplanılan çorak araziler olarak görmesi, "her yer gitti anadolu ne yapabilir ki?" diye düşünmesi, tam tamına ogünkü istanbul elitlerinin yaşadığı buhranı yansıtmaktadır. anadolu'nun sefilliği doğrudur fakat halktan uzak bir yaşam, kendi insanlarını öğrenmek, anlamak ve duyumsamak yeteneklerini köreltmiştir osmanlı aydınının. sonra farkedilir ki, istanbul, elitleri ve aydınları dışında, dimdik ayakta özgürlük için, kurtuluş için sebat etmektedir. sonra anlaşılır ki, üç-beş çapulsuz 12 senedir süren savaşlara, acılara, yaralara, yenilgilere rağmen hala özgürlük diye diretmektedir. bunun dışında kitapta, atatürk'ün "harbiye nazırı" olmak istemesinden, inönü savaşı'nın "olmadığı" noktasına kadar pek çok iddiaya ince cevaplar verilmektedir. bu iddialar, istanbul hükümeti ile birlikte olan kimselerin ağzından ortaya sürülmekte, geçerlilikleri bilinçaltında bu şekilde yıkılmaktadır. velhasılı kelam okunması gereken bir kitap. bugünü anlamak için elzem... bir kemal tahir savaşı döneminde savaş alanlarına yapılan silah sevkiyatlarını,insanların savaştaki ruh hallerini çarpıcı bir şekilde anlatır. trt, bu üçlemeyi senaryolaştırılarak bir tv dizisi haline getirmişti. 2003 yılında yayınlanan ve 8-9 bölüm süren dizi kadrosu ve müziğiyle oldukça etkileyicidir. dizinin müziği alttaki linkte bulunmakta. li̇se yıllarında hep okumak istediğim her okumaya heveslendiğimde bir edebiyat öğretmeninin ödev olarak verdiği ben bölüm değiştirip durduğumdan tekrar tekrar karşılaştım bu kitapla. ve benim ödev olan kitabı garip bir şekilde elime alasım gelmemesinden dolayı okuyamadığım kitap. okuyayım artık ben bu kitabı .. üslubu, yazımı tanzimat dönemine kurban gitmiş olsa da konusuyla insanı bağlayan, en azından bağlamaya çalışan kitaptır. gereksiz insanlar çok anlatılır, sayfalarca bahsedilir ama önemli yerler tek cümle ile geçiştirilir. tipik tanzimat dönemi romanı gibi. onun dışında güzeldir. yazıldığı donemi çok iyi isleyen ender kitaplardan. milli mücadeleyi kemiklerinize kadar hissettirir. 10 sene önce okumuştum hala cumhuriyet donemi dendiğinde aklıma o kitap ve içindeki hadiseler gelir. her şeyin ispanyol kamil efendi'nin anayurt'a dönmesiyle başladığı kemal tahir romanı. kemal tahir'in okuduğum ilk kitabı. üstelik bu yaşa kadar neden kemal tahir okumadım dedirte dedirte pişmanlıkla okunmuştur. olsundur yine de geç olsun güç olmasındır. öncelikle üslubuna gerçekçiliğine hayran oldum. zaman zaman gülümseten zaman zaman tüyleri diken diken edip gözleri dolduran bir kitap oldu benim için. esir olmak, esir bir şehirde yaşamak. namus mücadelesi vermek fikir ahlakına sahip olmak dövüşmek kudretini bulmak bunların hepsi üzerinde düşündürtmüştür okurken. ben olsaydım ne yapardım da dedirtmiştir. o tarihte yaşasaydım nerde dururdum neleri göze alırdım sessizce kabullenir miydim yoksa hürriyet için çarpışır miydim cok sordum kendime bunları okurken. allah kemal tahir'e rahmet etsin büyük bir fikir adamı olduğunu sadece bu kitabından bile anlaşılabiliyor benim nazarımda toplumu bu kadar tanıyan ve üstelik toplumunu bu kadar severek. üçlemenin diğer kitaplarını da okuyacağım inşallah aynı tadı bulabilirim. "-millet dövüşmek istiyor. hem de bu dövüşte ölmek ihtimali olanlar... -yanılıyorsunuz anadolu asker kaçaklarıyla dolu başkaldırmalarla kaynaşıyor. kamil bey nedime hanımın bir sözünü hatırlayıp kelimesi kelimesine tekrarladı -biz canakkaleyi balkan harbi'nin asker kaçaklarıyla kazandık." "millete güvenmeyi hiçbir zaman denememiş henüz bir milletin varlığından haberleri olmamış bütün aydınlar gibi herbiri kendilerini teker teker vuruşup teker teker yenilmiş sayıyor bir daha kalkarak yeniden başlamaya cesaret bulamıyordu." şu ölenler kimdi, şu şarkı nerden sana dokunma yüreğime sondur bu akşamlar, geceler diriltir beni bir kuşun sesinde..

esir şehrin insanları karakter analizi